Röportajlar

PROF. DR. MEHMET AKİF DÜZENLİ: “HİPERTANSİYON SESSİZCE İLERLİYOR, ORGANLARA ZARAR VERİYOR”

Hipertansiyonun, semptom vermeden hedef organ hasarı oluşturabilme kapasitesi nedeniyle “sessiz katil” olarak adlandırıldığını ifade eden Prof. Dr. Düzenli, “Hipertansiyon hastalarında görülen tipik semptomlar oldukça değişkendir ve çoğu zaman silik veya hiç olmayabilir. Bu nedenle hipertansiyon, klinikte genellikle asemptomatik seyreden ancak hedef organ hasarı gelişene dek fark edilmeyen bir durumdur.” dedi.

Tıp Fakültesi Kardiyoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi ve Türk Kardiyoloji Derneği Hipertansiyon Çalışma Grubu Başkanı Prof. Dr. Mehmet Akif Düzenli, 17 Mayıs Dünya Hipertansiyon Günü dolayısıyla BusinessMED’in sorularına yanıt verdi.

  1. Hipertansiyonu hastalığını nasıl tanımlarsınız?

Aslında bunu klasik bir cümle ile tanımlayabiliriz: “Hipertansiyon asla sadece yüksek tansiyon değildir.”

Hipertansiyon, modern tıbbın hem en yaygın hem de en sinsi seyreden kardiyovasküler risk faktörlerinden biridir. Arteriyel sistemdeki kronik, patolojik düzeyde basınç artışı ile karakterize olan bu klinik durum, sadece basit bir “kan basıncı yüksekliği” değil; endotel disfonksiyonu, arteriyel sertlik ve inflamatuvar süreçlerin kompleks etkileşimiyle şekillenen sistemik bir vasküler hastalıktır.

Dünya Sağlık Örgütü ve büyük kardiyoloji derneklerinin (ESC/ESH, ACC/AHA) sınıflamalarına göre genellikle ≥140/90 mmHg değerleriyle tanımlansa da, klinik önemi bu eşik değerlerin çok ötesindedir. Zira hipertansiyon, semptom vermeden hedef organ hasarı (kalp, beyin, böbrek, retina) oluşturabilme kapasitesi nedeniyle “sessiz katil” (silent killer) olarak adlandırılır.

  • Genetik dışında hipertansiyon için belirgin risk faktörleri nelerdir?

Yaş

  • Arteriyel elastikiyetin azalması ve damar duvarında kalsifikasyon yaşla birlikte artar.
  • 50 yaş sonrası özellikle sistolik hipertansiyon daha belirgin hale gelir.

Obezite ve vücut kompozisyonu

  • Visseral adipozite, RAAS aktivasyonu ve insülin direnci ile ilişkili olarak hipertansiyona zemin hazırlar.
  • Leptin artışı → sempatik aktivite artışı → vazokonstriksiyon

Diyet ve sodyum tüketimi

  • Aşırı tuz alımı, özellikle tuz duyarlılığı olan bireylerde kan basıncını yükseltir.
  • Potasyumdan fakir, doymuş yağdan zengin, işlenmiş gıdalara dayalı beslenme hipertansiyon riskini artırır.

Fiziksel inaktivite

  • Sedanter yaşam tarzı, hem kilo artışına hem de sempatik tonusun artmasına neden olarak hipertansiyonu kolaylaştırır.

Alkol ve sigara kullanımı

  • Kronik alkol alımı, arteriyel tonusu artırarak ve RAAS’ı aktive ederek hipertansiyona katkıda bulunur.
  • Nikotin, sempatik sistem üzerinden kan basıncını akut ve kronik olarak yükseltir.

Psikososyal stres ve uyku bozuklukları

  • Kronik stres, kortizol düzeylerini yükselterek kan basıncını artırır.
  • Obstrüktif uyku apnesi (OSA), özellikle dirençli hipertansiyonla güçlü ilişkilidir.

 Kronik hastalıklar

  • Diabetes mellitus, kronik böbrek hastalığı, dislipidemi gibi durumlar hipertansiyona zemin hazırlar.
  • Endotel disfonksiyonu ve arteriyel sertlik bu durumlarda sıktır.

 İlaç ve madde kullanımı

  • Steroidler, NSAİİ’ler, oral kontraseptifler, dekongestanlar hipertansif etkiler gösterebilir.
  • Kokain ve amfetaminler gibi uyarıcı maddeler ciddi hipertansif krizlere neden olabilir.

Bu faktörlerin birçoğu modifiye edilebilir risk faktörleri kategorisindedir ve halk sağlığı stratejilerinin temel hedefini oluşturur.

  • Hipertansiyon hastalarında görülen tipik semptomlar nelerdir? Her hasta belirti verir mi?

Hipertansiyon hastalarında görülen tipik semptomlar oldukça değişkendir ve çoğu zaman silik veya hiç olmayabilir. Bu nedenle hipertansiyon, klinikte genellikle asemptomatik seyreden ancak hedef organ hasarı gelişene dek fark edilmeyen bir durumdur (“sessiz katil”).

Baş ağrısı

  • En sık bildirilen semptomdur.
  • Genellikle oksipital (ense bölgesinde), sabahları belirginleşen, künt karakterde olabilir.

Baş dönmesi / sersemlik hissi

  • Hipoperfüzyon veya ani tansiyon dalgalanmalarına bağlı olabilir.

Görme bozuklukları

  • Bulanık görme, ışık çakmaları, görme alanı defektleri
  • Hipertansif retinopati veya akut hipertansif ataklarda ortaya çıkar.

Çarpıntı

  • Özellikle sempatik aktivitenin arttığı hastalarda gözlenir.

Kulak çınlaması (tinnitus)

  • Sistolik dalgalanmalara bağlı işitsel etkilerle ilişkilidir.

Burun kanaması (epistaksis)

  • Nadir de olsa, ani tansiyon yükselmeleri sonucu burun mukozasındaki damarlardan kaynaklanabilir.

Yorgunluk, halsizlik

  • Spesifik olmayan ancak bazı hastalarda görülebilen semptomlardır.

Dispne ve göğüs ağrısı

  • Hipertansiyonun neden olduğu sol ventrikül hipertrofisi, kalp yetmezliği veya iskemik kalp hastalığı ile ilişkilidir.
  • Tanı süresince hangi kriterler esas alınmaktadır? Klinik pratikte hangi ölçüm standartları önceliklidir?

Tanı Süresince Esas Alınan Kriterler

Kan basıncı ölçüm değerleri

  • Ofis ölçümünde ≥140/90 mmHg bulunması durumunda hipertansiyondan şüphelenilir.
  • Ancak tanı koymak için en az 2 farklı gün, en az 2 doğru ölçüm ortalaması gereklidir.
  • Hasta sessiz, oturur pozisyonda, sırt ve kol destekli, 5 dakikalık istirahat sonrası ölçüm yapılmalıdır.
  • En az 2-3 dakika arayla 2 ölçüm, gerekirse üçüncü ölçüm alınmalı; ortalama değer esas alınır.
  • Uygun manşet seçimi (kol çevresine göre) kritik önemdedir.
  • Eğer imkan varsa tanı ofis dışı ölçümlerle doğrulanmalıdır. Bu ya ambulatuvar kan basıncı ölçümleri ya da evde kan basıncı ölçümleri ile sağlanır.

24 Saatlik Ambulatuvar Kan Basıncı Ölçümü (ABPM)

  • Günlük yaşam sırasında her 15–30 dakikada bir otomatik ölçüm yapılır.
  • Ortalama değerler alınarak değerlendirilir:
    • 24 saat ortalaması: ≥130/80 mmHg
    • Gündüz (aktif dönem): ≥135/85 mmHg
    • Gece (uyku dönemi): ≥120/70 mmHg

ABPM, özellikle:

  • Beyaz önlük HT
  • Maskeli HT
  • Gece hipertansiyonu
  • Tedaviye dirençli HT gibi durumlarda gereklidir.

Evde Kan Basıncı Takibi (Home BP Monitoring, HBPM)

  • Hasta tarafından sabah ve akşam olmak üzere 5–7 gün boyunca ölçüm yapılır.
  • İlk gün verileri dışlanır, kalan günlerin ortalaması alınır.
  • Tanı eşiği: ≥135/85 mmHg
  • Maskeli hipertansiyon için özellikle değerlidir.
  • Hipertansiyon tedavisinde günümüzde izlenen temel yaklaşımlar nelerdir?

Hipertansiyon tedavisinde en önemli unsur, birçok hastalıkta olduğu gibi, hastalığın gelişmeden önce koruyucu tedbirlerin alınmasıdır. Bu tedbirlerden en önemlilerinden biri, kan basıncı yüksekliğinin farkındalığıdır. Kan basıncının kalıcı en küçük artışının kalp damar hastalıkları açısından risk oluşturacağının bilincinin tüm topluma kazandırılması gerekir. Bu bağlamda herkesin kan basıncını ölçtürmesi konusunda yüreklendirici olunmalıdır. Diğer yönden hipertansiyonun hem gelişiminin önlenmesinde hem de tedavisinde sağlıklı yaşam tarzı değişikliğinin tüm topluma yaygınlaştırılması gerekir.

Yaşam tarzı değişiklikleri diyet ve egzersiz alışkanlıkları olarak iki başlıkta alınabilir. Bunun yanı sıra hipertansiyon tedavisinde ilaçla tedavi yaklaşımı önemli yer almaktadır. İlaç tedavisi sağlıklı yaşam tarzının alternatifi olmayıp tamamlayıcı unsur olarak düşünülmelidir. Günümüzde doğrudan ilaç tedavisi yaklaşımı kalp damar hastalıkları açısından belli riskin üzerindeki kişiler için uygulanmaktadır. Bazı hasta gruplarında özellikle birçok ilaca rağmen kan basıncı kontrol edilememiş hekim tarafından dirençli hipertansiyon olarak kabul edilen durumlarda girişimsel yöntemlerle cihazla tedavi uygulanabilmektedir.

Özetle hipertansiyon geniş spektrumu olan bir hastalık olup kan basıncı yüksekliği olan her kişi aynı risk kategorisinde değildir. Fakat hasta olsun olmasın herkes için geçerli olan sağlıklı yaşamın alışkanlık haline getirilmesidir.

  • Hangi yaşam tarzı değişiklikleri hipertansiyon yönetiminde temel unsurlar arasında yer alır?

Yaşam tarzı değişiklikleri hipertansiyondan hem korunmada hem de tedavisinde temel unsur olarak yer almaktadır. Sağlıklı yaşam tarzı alışkanlığı çok erken yaşlardan itibaren bireye kazandırılmalıdır. Yaşam tarzı değişiklikleri diyet ve egzersiz alışkanlığı olarak iki alt başlıkta ele alınabilir.

Diyet yaklaşımında en önemli parametrelerin başında tuz alımının azaltılması önerilmektedir. Güncel önerilere göre günlük tuz tüketimi 5-6 gram yani bir silme tatlı kaşığını geçmeyecek şekilde ayarlanmalıdır. Sigaranın kalp damar hastalıkları açısından genel bir risk faktörü olması nedeniyle kullanımı mutlak bir şekilde önlenmelidir. Diyet açısından güncel önerilerde şekerli gıda tüketiminin çok sınırlı tutulması önerilmektedir. Örneğin şekerle tatlandırılmış yumuşak içecekler, hazır meyve suları ve enerji içecekleri mümkün olduğunda erken yaştan itibaren sınırlandırılmalıdır. Yaşadığımız coğrafyaya da uygun olan Akdeniz diyeti temel alınmalıdır. Akdeniz diyet yaklaşımında yağ olarak zeytinyağının tercih edilmesi, sebze ve meyve tüketiminin artırılması, beyaz ekmek yerine tam tahıllı ürünlerin tercih edilmesi, kırmızı etin azaltılması balık ürünleri ve baklagillerin artırılması önerilmektedir. Alkol alımı önerilmemektedir. Alkol alışkanlığı olanların alkolü bırakması eğer alkol alımı devam ediyorsa haftalık 100 gramdan az alkol tüketilmelidir. Özellikle böbrek yetmezliği olmayan hastalarda potasyum içeriği yüksek gıda alımı artırılmalıdır. Buna örnek olarak potasyum içeriği yüksek muz, avakado ve ıspanak gibi yiyecekler verilebilir.

Egzersiz önerileri arasında orta şiddetli egzersiz günde 30 dakika veya haftada 150 dakika olacak şekilde olmalıdır. Orta şiddet egzersiz, anlaşılır bir dille ifade edilirse, egzersiz esnasında konuşabilecek kadar fakat şarkı söyleyemeyecek yoğunlukta olmalıdır. Egzersiz açısından yürüyüş, yüzme, bisiklet gibi aerobik içerikli egzersizler önerilmektedir. Aerobik egzersiz yanında kuvvetlendirici ve direnç egzersiz önerileri de yer almaktadır.  Özellikle haftada 2-3 kez günde 2-3 set her sette 10-15 tekrar yapılacak şekilde squat (çömelme), şınav ve mekik gibi egzersizler önerilmektedir. Wall sit (hayali duvara veya sandalye oturur gibi), plank ve hand grip ( el gücü artırılması) 1-2 dakika süresince yapılmalıdır.

Sonuç olarak diyet ve egzersiz değişiklikleri tek başına kan basıncı düşürücü etkisi vardır bu bağlamda yaşam tarzı haline getirilmeli ve istikrarlı bir şekilde uygulanmalıdır.

  • Hipertansiyonun görülme sıklığı hem dünya genelinde hem de Türkiye’de nasıl bir seyir izliyor?

Hipertansiyon dünyada ve ülkemizde en yaygın ve gittikçe artan en önemli halk sağlığı sorunlarının başında gelmektedir. Sıklığı yaşla artmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü Küresel Hipertansiyon 2023 Raporu’na göre; hipertansif yetişkinlerin sayısının, son otuz yılda küresel olarak neredeyse iki katına çıkarak 1990’da 650 milyondan 2019’da 1,3 milyar yetişkine çıktığı belirtilmektedir. Şu anda dünyada yaklaşık 1,5 milyar hipertansiyon hastası bulunduğu kabul edilmektedir. Artan yüksek tansiyon eğilimlerinin sağlık üzerindeki etkisi, yılda 10,8 milyon önlenebilir ölüme ve 235 milyon yıllık yaşamın kaybedilmesine veya engellilikle yaşanmasına dönüşmüştür. Ülkemizde ise erişkin nüfusun üçte birinde hipertansiyon görülmektedir ve şu an ülkemizde yaklaşık yirmi milyon hipertansiyon hastası bulunmaktadır. Bu sayının beklendiği gibi nüfusumuz yaşlandıkça artacağı tahmin edilmektedir. Türkiye İstatik Kurumunun verilerine göre ülkemizde ölümlerin % 3,5 hipertansiyona bağlıdır.

  • Hipertansiyonun uzun vadede yol açabileceği majör komplikasyonlar nelerdir?

Hipertansiyonun tedavisi kolay ve ucuzdur; fakat yüksek kan basıncı, damar sertliği için bir risk faktörü olduğu için tedavi edilmediğinde, özellikle sonuçları dramatik kardiyovasküler hastalıklara yol açar. Bu hastalıklardan beyin kanaması, beyne pıhtı atılması, aort damar yırtılması, kalp krizi ve ritim bozukluğu akut olarak ortaya çıkan öldürücü komplikasyonlardır. Uzun dönemde ise kalp yetmezliği, damar genişlemesi, periferik arter hastalığı, böbrek yetmezliği, görme bozuklukları, ritim bozuklukları ve cinsel fonksiyonlarda bozukluk gibi yaşam kalitesini bozan birçok hastalığın sebebidir. Fakat hastaların uygun şekilde tedavi ve takip edilmesiyle, bu hastalıkların riski — etkilenen organa göre — %25-50 oranında azaltılabilir.

  • Son yıllarda hipertansiyonun tanı veya tedavisinde önemli değişikliklere yol açan bilimsel gelişmeler oldu mu?

Tekrar vurgulamak gerekirse hipertansiyonun tedavisi oldukça kolaydır. Şu anda etkinliği ve güvenililirliği gösterilmiş çok sayıda kan basıncı düşürücü ilaç bulunmaktadır. Uygun tedavi ve kişinin önerilen diyet dahil yaşam biçimi düzenlenmesine dikkat etmesi koşuluyla hipertansiyon hastaların %90’nında kontrol edilebilmektedir. Fakat hastaların yaklaşık %10’da uygun tedavi ve hasta uyumuna rağmen kan basıncını normal aralığa çekmek mümkün olmamaktadır. Bu sorunun üstesinden gelmek için kan basıncını düzenleyen mekanizmalar (aminopeptidaz A inhibitörleri, endotelin antagonistleri , seçici aldosteron sentaz inhibitörleri, hepatik anjiyotensinojen sentez inhibitörleri dahil) üzerine etkili çeşitli ajanların değerlendirildiği klinik çalışmalar yapılmaktadır. Bunlardan Aprocitentan kullanım için onay almıştır. Ayrıca ilaç dışı girişimsel bir tedavi olan renal denervasyonla ilgili son çalışmalarda olumlu sonuçlar alınmıştır.

  1. Dünya Hipertansiyon Günü’nün bu hastalıkla mücadelede oluşturduğu farkındalığın önemi hakkında neler söylersiniz?

Hipertansiyon dünya genelinde tek başına inme, kalp krizi, böbrek hastalıkları ve diyabete neden olan en büyük önlenebilir ölüm sebebidir. Çoğunlukla herhangi bir semptom görülmediği için hastaların yaklaşık yarıya yakını kan basınçlarının yüksek olduğunun farkında değildirler  bu nedenle yüksek kan basıncı çoğunlukla “sinsi katil” olarak adlandırılır. Tanı alan hastaların ise yaklaşık yarıya yakını ilaç kullanırlar ve ilaç kullananlarında yarısında kan basıncı kontrol atındadır. Diğer bir deyişle dünyada hipertansiyon hastalarının %20 sinde ancak kan basıncı istenilen düzeylerdedir. Ülkemizde bu oran %32 seviyelerindedir. Dolayısıyla hem hipertansiyonun tanısal farkındalığını artırmak hemde hastaları uygun şekikde tedavi edip erken ölümleri ve işlev kaybını azaltmak için halkı duyarlandırmak- bilgilendirmek amacıyla 17 Mayıs tüm dünyada “Dünya Hipertansiyon Günü” olarak kutlanır. Bu günde halkı korunma, tanı ve tedavi konusunda bilgilendirmek amacıyla sempozyumlar ve çeşitli etkinlikler organize edilmektedir.

Yorumlar